Fahişe şöyle dedi: “Sevgili Haridas, Ey büyük vaazci, büyük kul,Vücudun çok güzel ve
gençliğinin baharındasın. Seni gördükten Sonra hangi kadın aklını kontroledebilir?”
Onaltıncı yüzyıl Hindistan’ının kast sistemine sıkı sıkı baglı olanlar Müslümanlarla herhangibir temas kurmaktan kaçınırlardı . Fakat modern günümüzün Hare Krisna hareketinin kurucusu olan Şri Çeytanya Mahaprabhu, Müslüman ailesinde doğmuş olan Haridas Takur’u namacarya mertebesine, yani Krişna’nın kutsal isminin manevi ögretmenligi mertebesine yükselterek darkafalılıgı ve önyargıyı yıkmıstır Sri Çeytanya, bu yolla en temel ögretilerinden birisini, yani Tanrıya adanmış büyük bir kulun. doğumuna veya sosyal konumuna bakılmaksızın saygı gösterilmesi ve onurlandırılması gerektigini göstermiş oluyordu.
Ruhsal bakımdan böyle bir mertebeye ulaşmış olan insan diğerlerinin yaşamlarını da tamamen değiştirebilir. Okuyacağınız bu hikaye Haridas Takur’un hayatından alınmış bir olaydır ve güzel bir fahişenin onun zikirinin gücü sayesinde nasıl Tanrıya adanmıs bir kul haline geldigini anlatır.
Günümüzde Banglades olarak bilinen. Benapola ormanında yalnız yaşayan bir
derviş kutsal tulasi birkisinin önünde oturmuş gece gündüz Krisna nın kutsal isimlerini zikrediyordu. Haridas Takur, Tanrının ismini günde üçyüzbin defa zikrediyordu. Sürekli olarak vecd halinde olan bu olağandışı ermişin vücudu zikirden aldıgı ruhsal güçle besleniyordu ve neredeyse hiç uyumuyordu Öylesine etkileyici bir sahıstı ki onu tanıyan herkes ona saygı gösteriyordu.
Fakat, Ramaçandra Han isminde bir toprak sahibi ve o bölgenin vergi toplayıcısı Rab Krisn’ya adanmış kullara haset ederdi. Haridas Takur’a gösterilen bunca saygıyı çekemedigi icin onu küçük düşürecek bir plan hazırlıdı. Bununla beraber, Haridas’in karakterinde hiçbir kusur bulamıyordu.
Sonunda, ermişi tuzağa düşürüp baştan çıkartmak için birkaç fahişe buldu ve onlara şunları söyledi: ‘Haridas Takur isminde bir dilenci var. Şimdi hepiniz gidin ve onu Çile yaşantısının ilkelerinden saptırmak için tahrik edin,” çile yaşantısı, başta cinsel zevk olmak üzere- bütün duyusal zevklerden vazgeçmiş olmak demektir. Ramaçandra Han, dervişin bekarlık yeminini bozmak ve onu alçaltmak için fahişelerin en gencini ve en güzelini seçti, ve bu fahişe, üç gün içinde Haridâs Takur’un aklını çeleceğine dair söz verdi.
Ramaçandra Han, fahişeye “Muhafızım seninle gelecek, ve seni Haridâs Tâkur’la görür görmez her ikinizi de yakalayıp bana getirecek.” dedi. Fahişe ise, “Önce onunla bir defa beraber olayım; ikinci defa onu görmeye giderken muhafızınla beraber giderim” diye cevap verdi.
Fahişe, o gece tahrik edici bir şekilde giyinip süslendikten sonra Haridâs Takur’un bahçesine gitti. Haridâs gençti, güçlüydü, ve yakışıklıydı, ve kız da onunla beraber olmaya çok hevesliydi. Tulasi bitkisine saygısını sunduktan sonra, fahişe, Haridas’ın kulübesinin kapısına gelerek saygılarını sundu, ve oraya oturdu. Fahişe vücudunun belli bir bölümünü ona sergiliyecek şekilde oturdu, ve ona şu tatlı sözleri söylemeye başladı.
“Sevgili Haridâs, ey büyük vaazcı, ve büyük kul, çok güzel bir vücuda sahipsin ve gençliğinin baharındasın. Hangi kadın seni görünce aklını kontrol edebilir? Seninle birleşmek istiyorum. Aklım bu düşünceyle dolu. Eğer seni elde etmezsem ruhumu ve vücudumu bir arada tutamam (yaşayamam).” dedi.
Haridâs Tâkur ise ona, “Seni kabul edeceğimden kuşkun olmasın, fakat zikirim bitene kadar beklemelisin. O zamana kadar lütfen otur ve kutsal ismin zikrini dinle. Bitirir bitirmez isteğini yerine getireceğim” diye cevap verdi.
Bunun üzerine, Haridâs Tâkur sabaha kadar zikretti ve fahişe de orada oturarak onun zikirini bitirmesini bekledi. Sabah olduğunu gören fahişe sonunda kalkıp gitti. Ramaçandra Hân’ın huzuruna çıkan fahişe ona şunları söyledi:
“Haridâs Tâkur benimle beraber olmaya söz verdi. Yarın kesinlikle onunla beraber olacağım” dedi.
Fahişe, bir sonraki gece tekrar geldiği zaman Haridâs Tâkur, ona “Dün gece bana biraz kızmış olmalısın. Lütfen kusuruma bakma. Seni kesinlikle kabul edeceğim. Lütfen otur ve ben zikirimi bitirinceye kadar Hare Krişna maha-mantrasının zikredilişini dinle. Böylece kesinlikte muradına ereceksin.” dedi.
Fahişe, Haridâs Tâkur’a ve tulasi bitkisine saygılarını sunduktan sonra yine kapının yanına oturdu. Haridâs Takur’un Hare Krişna mantrasının zikredişini dinlerken o da, “Ey Rab Hari, Ey Rab Hari” diye zikretmeye başladı.
Gece sona ermeye başladığı zaman fahişe sabırsızlanmaya başladı. Bunu farkeden Haridâs, “Ayda on milyon defa zikretmeye and içmiştim. Fakat bitirmeme çok az kaldı. Hare Krişna mantrasının zikirini bugün bitiririm sanıyordum. Kutsal isimlerin zikirini bu gece bitirmek için elimden geleni yaptım fakat bitiremedim. Yarın kesinlikle bitireceğim, ve böylece andım gerçekleşmiş olacak. Böylece, serbestçe seninle beraber olabilmem mümkün olacak.” dedi.
Fahişe, bunun üzerine Ramaçandra Hân’a geri dönerek rapor verdi. Fahişe, ertesi gün daha erken gitti ve bütün gece orada kaldı. Tekrar, Haridâs Takur’un zikredişini dinlerken, o da, Tanrının kutsal isimlerini “Hari, Hari” diye zikretmeye başladı.
Ermiş, yine, “Bugün zikirimi bitirmem mümkün olacak, ve senin arzunu tatmin edebileceğim” dedi.
Gece sona erdiğinde Haridâs hâla zikrediyordu, fakat sürekli olarak Haridas’ın zikredişini dinleyen fahişenin aklı değişmişti. Aklı tamamen arınan fahişe, Haridâs Takur’un nilüfer ayaklarına kapanarak herşeyi itiraf etti.
Fahişe, “Ben fahişelik mesleğini seçtiğim için sayısız günahlar işledim. Efendim, lütfen bana insaf gösterin ve düşkün ruhumu kurtarın.” diye yalvarmaya başladı.
Haridâs ona şöyle cevap verdi: “Ramaçandra Han’ın bana kurduğu tuzaktan haberim var. O bir budaladan başka birşey değil. Bu bakımdan, onun faaliyetleri beni mutsuz etmiyor. Ramaçandra Han bana bu tuzağı hazırladığı gün burayı terkedebilirdim, fakat sen geldiğin için seni kurtarmak amacıyla üç gün bekledim.”
Fahişe, “Manevi öğretmenim olarak, maddi var oluştan huzura kavuşmam için bana ne yapmam gerektiğini söyleyin lütfen” dedi.
Haridâs ise, “Hemen eve git ve sahip olduğun eşyaların hepsini brâhmanlara (rahiplere) dağıt. Ve sonra, ömür boyu Krişna şuurunda kalmak üzere buraya gel. Sürekli olarak Hare Krişna mantrası’nı zikret, ve tulasi bitkisine su vererek ve dualarını sunarak ona hizmet et. Bu yolla, çok geçmeden Krişna’nın nilüfer ayaklarına sığınma fırsatı bulabilirsin.” diye cevap verdi. Hare Krişna zikiriyle ilgili olarak fahişeye bunları söyledikten sonra Haridas Tâkur, Rabbin Kutsal ismini zikrederek ayağa kalktı ve oradan ayrıldı. Fahişe, evindeki bütün eşyalarını rahiplere dağıtarak manevi öğretmeninin emrini yerine getirdi. Haridâs’ı kendisine örnek alarak Hare Krişna maha mantrası’nı günde üçyüzbin defa zikretmeye başladı. Bütün gün ve bütün gece zikretmekle meşgul oldu, ve tulasi bitkisine ibadet etti. Çok az yiyerek ve oruç tutarak duyularını kontrol etmesini öğrendi. Duyularını kontrol altına alınca Tanrı aşkını kalbinde duyumsamaya başladı. Fahişe böylece kutsal bir kadın haline geldi ve ünü her tarafa yayıldı. Ruhsal bakımdan oldukça ilerlemiş olduğu için, Tanrıya adanmış birçok kul onu ziyaret etmeye başladı. Geçmişte fahişe olan bu kadının yüceliğini gören herkes bu işe hayret etti. Herkes, Haridâs Takur’un bu kadın üzerindeki etkisini övdü ve ona saygılarını sundu.
Ramaçandra Han ise Rabbin bir planıyla yıkıldı gitti. Bu arada, Haridas Tâkur gittiği her yerde Rabbin kutsal isminin yüceliğini vaaz ederek ilden ile dolaşmaya devam etti. Haridâs Tâkur, “Doğan güneşin, bir okyanus kadar derin olan bu dünyanın karanlığını dağıtması gibi, Rabbin kutsal isminin kusursuz alarak zikredilmesi de canlı varlığın günahkar yaşamının bütün tepkilerini dağıtır. Bütün övgüler, tüm dünya için hayırlı olan Tanrının kutsal ismi üzerine olsun.” derdi. Bir Müslüman olarak doğmuş olmakla beraber kutsal isimlerin manevi öğretmenliğine yükselen, ve Hindistan’ın en büyük adanmış ermişlerinden biri haline gelen Haridâs Tâkur’un samadhi mezarı günümüzde her yıl binlerce hacı tarafından ziyaret edilir.
http://www.harekrishnaturkey.org / harekrishnaturkey@yahoo.com
Tarafından sizin için çevrildi. Umarım faydalı bulmuş sunuzdur.